Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türkiye'nin Hidrografik Özellikleri
1. Giriş
Yerüstü suları olarak adlandırdığımız akarsular, göller ve denizler yanında yeraltı
sularını da inceleyen bilim dalı Hidrografyadır. Yeraltı ve yerüstü suları bir ülkenin
sosyo-ekonomik yapısında önemli yer tutar. Akarsular bir enerji kaynağı olması yanında
içme ve sulama suyu olarak günümüzde çok büyük değer taşırlar. Denizler ve
göller sağladıkları ürünler ile ulaşım açısından önemlidirler. Bu bakımdan ülkemiz
üç taraftan denizlerle çevrili olması yanında akarsular açısından da büyük bir potansiyele
sahiptir. Türkiye akarsu ağı, hidrografya bakımından gelişmiş bir yapı
gösterir. Akarsularımızın büyük çoğunluğu sularını denizlere ulaştırırlar. Ülkemizde
Van Gölü ve İç Anadolu'daki Tuz Gölü ile Göller Yöresi kapalı havzalar olarak
dikkat çeker. Ülkemiz akarsuları çoğunlukla yüksek dağ ve platolardan doğar
ve bu nedenle plato nehri karakteri taşır. Buna göre litolojik yapının uygun olduğu
yerlerde büyük barajların yapılması mümkün olur. Akarsularımızın yataklarında
genelde en fazla su ilkbahar ve kış aylarındadır.
Ülkemizdeki göller ise belli yörelerde toplanmıştır, bunlar farklı şekillerde teşekkül
etmişlerdir. En büyüğü 3713 km2. alan ile Van Gölü'dür. Ayrıca son yıllarda inşa
edilen barajların meydana getirdikleri göllerde geniş sahalar kaplar. Bunlar içinde
817 km2. alan ile Atatürk Barajı baş sırayı alır.
Diğer taraftan Anadolu yarımadasını çevreleyen denizlerden Karadeniz ve Akdeniz
Tetis Jeosenklinalinin eseri olarak karşımıza çıkarken Marmara Denizi ise jeolojik
devirler içinde Miyosen Denizi'nin bir kalıntısı olup bugünkü şeklini Neojen sonunda
almıştır. Ege Denizi genelde kuaternerde meydana gelen yer hareketleri faylanmalar
sonucunda bugünkü görünümünü almıştır.
Türkiye doğal bir yatak içinde akan su kütleleri, diğer bir deyişle akarsular ve buna
bağlı olarak vadi şebekesi bakımından zengin sayılabilecek ülkedir. Ülkemizdeki
akarsular klimatik şartlara, zemin tabiatına ve reliyef özelliklerine bağlı olarak birbirinden
gerek debi gerekse rejim bakımından farklılıklar gösterecek şekilde karşımıza
çıkarlar. Ülkemizdeki akarsuları taşıyan vadiler şebekesinin bugünkü görünümü
alması Neojen sonrası Pleistosende görülen epirojenik hareketler sonucunda
olmuştur. Buna göre ülkemizdeki akarsular farklı havzalarda kompleks ve basit yapılı,
denize ulaşanlar (dış drenaja açık olanlar) iç drenaja bağlı olanlar olmak üzere
ayrılabilirler ve coğrafi bölgelerimizde farklı şekilde karşımıza çıkarlar. Bu bakımdan
Türkiye'de yer alan akarsuların havzalarını Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz,
Hazar Denizi, Basra Körfezi, Tuz Gölü, Van Gölü, Göller Yöresi olmak üzere
ayırabiliriz. Görüldüğü gibi bu havzalardan bir kısmı dışa akışlı eksoroik sahalar
olurken bir kısmı da "Tuz Gölü, Göller Yöresi, Van Gölü" gibi anderoik kapalı havza
karakterini taşır.
Ülkemizin kuzey ve güneyindeki Kuzey Anadolu dağları ile Torosların denize bakan
yamaçları üzerinde kısa boylu basit yapıda akarsular yer alırken, bu dağların
gerisinden doğup denize paralel sıraları kesip kıyıya ulaşanlar "Sakarya, Kızılırmak,
Yeşilırmak, Çoruh, Seyhan, Ceyhan, Aksu, Göksu" kompleks yapıda uzun
boylu akarsular olarak karşımıza çıkarlar. Ege Bölgesi'nde ise çöküntü sahalarına
grabenlere yerleşmiş bulunan akarsular "Havran, Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes,
Büyük Menderes" doğu batı doğrultusunda uzanış göstererek denize ulaşırlar.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bulananlar "Dicle, Fırat, Aras, Kura, Şemdinli" ise
bir süre yüksek dağlık kütleler arasında çok eğimli dar derin vadiler içinde aktıktan
sonra ülkemizi terk ederler.
Marmara Bölgesi'nde ise Güney Marmara bölümünde Mustafa Kemalpaşa, Susurluk,
Gönen Çayları ile Kocaçay başlıca akarsular olurken Trakya'da Meriç ve Kolu
olan Ergene dikkati çeker.
Dışa akışlı olan bu akarsularımız dışında bazı akarsular da kapalı havzalarda son
bulurlar. Bu bakımdan en geniş saha İç Anadolu kapalı havzasıdır ki burada başlıca
akarsular Çarşamba ve Melendiz Çayları'dır. Bunun dışında Göller Yöresi ile Van
Gölü ve çevresi de ülkemizin kapalı havzalarıdır.
Ülkemizdeki akarsuların pek çoğunun önemli bir özelliği hidroelektrik güç elde
edilmesine uygun bir yapıda olmalarıdır. Bunda reliyefin, yapı özelliklerinin büyük
rolü vardır. Bu bakımdan ülkemizdeki nehirler üzerinde yapılmış çok sayıda Hidroelektrik
Santral vardır.
Ülkemizdeki akarsular yağmur, kar, buz ve karstik kaynaklardan olmak üzere çeşitli
şekillerde beslenirler.
Ülkemiz yüzölçümünün %12'si su birikintileri diğer bir deyişle göller ile kaplıdır.
Türkiye'de dikkati çeken büyüklü küçüklü göller 9243 km2. alan kaplar. Farklı derinliklerde
olan göllerimizin oluşumları da çok çeşitli olaylara bağlıdır. Bu bakımdan
ülkemizdeki gölleri tektonik, volkanik (krater), buzul, setleşme, karstik göller
olmak üzere ayırabiliriz. Tektonik göller olarak İznik, Ulubat, Manyas, Simav, Acıgöl,
Eğridir, Ilgın, Beyşehir, Hazar, Tuzla, Yay, Seyfe, Eber, Akşehir, Burdur, Tuz
Gölü gibi göller sayılabilirken, volkanik krater gölleri olarak Nemrut, Acıgöl, Gölcük
(Isparta), Meke Tuzlası sayılabilir.
Buzul Gölleri ise yüksek dağlarımızda IV. zamanın ilk yarısında buzul oymaları sonucunda
ortaya çıkan çanaklarda meydana gelmişlerdir. Bu tip göllere memleketimizde
Cilo Dağlarında, Doğu Karadeniz Dağlarında, Kaçkar Dağı'nda, Doğu Anadolu'da,
Munzur Dağlarında, Orta Toroslarda, Aladağlar ve Bolkar Dağlarında
rastlanmaktadır.
Kalkerlerin yoğun olduğu ve yer yer de Jips alçı taşlarının bulundukları sahalarda
dikkati çeken karstik göllere ülkemizde Batı Toroslar Göller Yöresinde Menteşe Yöresinde
Sivas çevresinde rastlanır. En önemlileri Kestel, Elmalı, Avlan, Söğüt, Kovada,
Suğla Gölleri'dir.
Set Gölleri ise ülkemizde oldukça çok sayıdadır. Bunlar heyelan, birikinti konisi,
delta, akarsu, lav, volkan sedleri olarak farklı şekillerde meydana gelirler. Bu tip göllere
ülkemizde en güzel örnekler olarak Sera, Tortum, Yedi Göller, Eğmir, Mogan,
Marmara, Amik, Köyceğiz, Balık, Çıldır, Van, Terkos, Büyük ve Küçükçekmece Gölleri
gösterilebilir.
Ayrıca ülkemizde son yıllarda sayıları çok artmış bulunan ve geniş alanlar kaplayan
baraj gölleri de vardır. Sayıları günümüzde 130'u geçmiş bulunan bu tip göller içinde
büyüklükleri 2-5-10 km2. olanlar yanında 675 km2. alan kaplayan Keban Baraj
Gölü gibi çok büyük olanlar da vardır. Bu tip göller genelde büyük akarsularımız
üzerinde reliyef bakımından elverişli alanlarda inşa edilmiş birer set gölüdür. En
önemlileri Atatürk, Keban, Seyhan, Hirfanlı, Sarıyar, Almus, Demirköprü, Kemer,
Çubuk, Porsuk, Kesik Köprü, Kurt Boğazı'dır.
Ülkemiz litolojik yapı ve yer şekillerine bağlı olarak oluşan yeraltı suları bakımından
oldukça zengindir. Yüzeyden sızan suların aşağı seviyelerde geçirimsiz bir tabaka
önünde toplanması ile oluşan yeraltı sularının ülkemizdeki rezerv miktarı yıldan
yıla değişiklikler göstermekle beraber 9 milyar m3/yıl olarak hesaplanmaktadır.
Bunun dışında karstik alanlarımız da yeraltı suları bakımından zengin alanlardır.
Bazı hallerde yeraltı suyu iki geçirimsiz tabaka arasında toplanmış olabilir,
bu şekil suların yüzeye çıkartılmasında sondajlar kullanılır, su hidrostatik basınçla
yükselir hatta yer yer fışkırdığı da olur. Bunlara artezyen kuyuları artezyen kaynakları
adı verilir. Sulama ve içme suyu olarak kullanılan yeraltı sularımızın bir başka
şekilde olanları da sıcak su kaynakları ile maden suları ve şifalı sulardır. Özellikle
faylı yapı gösteren Ege, Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgelerimizde sıcaklıkları bazen
100°'yi bulan kaynaklar ile karşılaşılır. Bu kaynaklar çoğu kere kaplıcalar olarak
karşımıza çıkarlar. Bunun dışında bünyelerinde erimiş halde çeşitli mineral madde
taşıyan maden sularımız ile şifalı su "içmeler" kaynaklarımıza faylarla parçalanmış
alanlar yanında genç volkanik sahalarda çok yerde rastlanır.
Ülkemiz üç tarafı dört denizle (Karadeniz, Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi)
çevrili bir yarımada görünümündedir. Buna göre ülke kıyılarımızın uzunluğu 8337
km.'yi bulur. Kıyılarımız içinde en fazla uzunluğa Ege Denizi kıyıları sahiptir. Ülkemizi
çevreleyen denizler ve kıyılarımız gerek morfolojik gerek oşinografik yapı bakımından
birbirlerinden farklı özellikler gösterirler. Batıdaki Ege kıyıları ile kuzeydeki
Karadeniz ve güneydeki Akdeniz kıyıları morfolojik yapı ve oşinografik yönden
birbirlerine benzemezler.
Batıda Bulgaristan sınırından başlayıp doğuda Gürcistan sınırına kadar uzanan ve
1685 km. uzunluğu bulan Karadeniz kıyıları IV. zaman başlarında meydana gelen
çökmeler sonucu şekillenmiştir. Buradaki kıyılar boyuna yapılı olduklarında çok
fazla girintili çıkıntılı değildir. Ayrıca kıyının önündeki şelf alanı da çok dardır. Karadeniz
kıyılarımız genelde falezli, yüksek kıyılardır. Kıyının gerisinde uzanan
dağlar sahilleri yakından takip eder. Kıyıda derelerin ağızlarında küçük delta ve
kumsallar meydana gelirken büyük ırmakların ağızlarında geniş deltalar "Bafra,
Çarşamba" yer alır.
Kuzey Anadolu Dağları'nın önünde yer alan geniş bir çöküntü alanı içindeki su birikintisi
İç Deniz, Karadeniz olarak adlandırılır. Tuzu az "%18" bir deniz olarak dikkati
çeken Karadeniz'de derinlere doğru gidildikçe tuzluluk artar (%23). Ayrıca Karadeniz'de
200 m. derinlikten sonraki alanlarda (HS) hidrojen sülfürlü çamur yığınları
dikkati çeker ki bunlar suyun kirlenmesine ve canlı hayatının hemen hemen bu derinlikten
sonra yok olmasına neden olur.
Karadeniz ile Ege Denizi arasında Çanakkale ve İstanbul Boğazı ile bu denizlerden
ayrılan küçük bir iç deniz olan Marmara Denizi 11.350 km2. alan kaplar. Üçüncü
zaman sonu ile dördüncü zaman başlarında yer kabuğunda meydana gelen çökmeler
sonucu teşekkül eden Marmara Denizi'nin orta kesiminde 1000-1200 m. derinlikleri
bulan çukurlar yer alır. Bu bakımdan deniz ve yakın çevresi zamanımızda da yer
sarsıntılarının şiddetli olduğu bir alandır. Marmara Denizi güney ve kuzey kesimlerinde
oldukça geniş şelf sahasına sahiptir ki bu kesimlerde çok sayıda adalar yer alır.
Marmara Denizi'nin kıyıları genelde alçak kıyılar olarak dikkati çeker. Ancak kıyılarda
geniş kıyı ovalarına rastlanmaz. Sadece güney kıyıları üzerinde Edincik-Biga
arasında genişçe bir kıyı ovası ile karşılaşılır. Marmara Denizi'nde yüzeyde sular az
tuzlu (%22) olurken derinlere inildikçe bu değer (%37) artar. Marmara Denizi'nde
yüzeyde Karadeniz'den Ege Denizi'ne doğru bir akıntı görülürken dipte ise akıntı
ters yönde Ege'den Karadeniz'e doğrudur.
Kuzeyde yer alan ve bir eski akarsu vadisi olan İstanbul Boğazı sonradan deniz basması
ile bugünkü görünümünü almıştır. Boğaz, 30 km.'yi aşan uzunluğu ile çok
önemli bir su yoludur. 660 m. ile 3 km. arasında değişen genişliğe sahip olan boğazın
derinliği ise 40 m. ile 90 m. arasındadır. Kıyılar çoğu yerde fazla eğimli bir şekildedir.
Boğazda yüzeyde Karadeniz Marmara Denizi yönünde yer yer ve zaman zaman 6-7
millik akıntıya karşılık dip akıntısı ise ters yöndedir.
Güneyde yer alan ve Marmara Denizi'ni Ege Denizi'ne bağlayan Çanakkale Boğazı
ise İstanbul Boğazı'ndan iki kat fazla uzunluğa sahiptir (61 km.). Genişliği 7 km. ile
1200 m. arasında değişen boğazın derinliği yer yer 100-105 m.'yi bulur.
Balkan Yarımadası ile Anadolu Yarımadası arasında yer alan Ege Denizi III. zaman
sonu ile IV. zaman başında şiddetli yer hareketleri sonucu meydana gelen çökmeler
ile çukurlukların sular altında kalması neticesinde ortaya çıkmıştır. Çok sayıda ada
ve takımadalar yanında sayısız koy ve körfezleri ile dünyanın en girintili çıkıntılı denizlerinden
biri olan Ege Denizi tuzluluk oranı yüksek (%39) bir denizdir. Anadolu
Yarımadası'nın batı; güneybatı kesiminde reliyef kıyıya dik olarak uzanır ve horst
ile grabenlerden oluşan bir yapı dikkati çeker. Buna bağlı olarak kıyı yapısı da değişiktir,
genelde enine kıyı yapısı görünmekle beraber Karaburun-Urla-İzmir Körfezi
çevresinde satranç, güneybatıda ria ve dalmaçya tipi kıyılar ile de karşılaşılır. Ege
Denizi kıyıları 2600 km.'yi geçen uzunluğu ile ülkemizin en uzun kıyılarını teşkil
eder.
Anadolu Yarımadası'nın güneyi Doğu Akdeniz havzası içinde güney kıyılarımızda
Toros Dağları'nın yer yer kıyıya paralel yer yer de batı kesiminde olduğu gibi dik
geldiği görülür. Toroslar Karadeniz Dağları'nda olduğu gibi batı ve orta kesim hariç
kıyıyı yakından takip etmezler ve boyuna yapılı kıyıların genelde meydana gelmesine
neden olurlar. Kıyı boyunca iki büyük körfez "Antalya, İskenderun" dikkati çeker.
İki körfez arasında kıyıya yaklaşan dağlar kalanklı kıyıları oluşturur. Antalya
Körfezi gerisinde yer alan traverten dolgusu kıyının yüksek falezli bir görünüm almasını
sağlar, buna bağlı olarak da ova üzerinde yer alan Düden Suları'nın çağlayanlar
halinde denize ulaştıkları görülür. Akdeniz dünya denizleri içinde oldukça
yüksek (%39) tuzluluk oranına sahip bir deniz olarak bilinir.
Zengin ve gelişmiş bir hidrografik yapıya sahip olan ülkemizde iklim, reliyef ve yapı özelliklerine
bağlı olarak yerüstü ve yeraltı sularımız farklı coğrafi bölgelerimizde farklı şekilde karşımıza
çıkar. Ülkemizde çeşitli kaynaklardan beslenen ve dikkati çeken akarsuların başlıcaları;
Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Ceyhan, Aksu, Göksu, Manavgat, Gediz, Büyük
ve Küçük Menderes, Ergene olmak üzere sayılabilir. Bu akarsular dışında ülkemiz topraklarından
doğan başka ülkelerde denize dökülen önemli akarsularımız ise Dicle, Fırat, Aras, Kura
ve Çoruh'tur.
Ülkemizde yer alan akarsuların beslenme şartlarına bağlı olarak yataklarında taşıdıkları su
ile debileri yıl boyunca değişiklikler gösterir. Böylece farklı rejimler ortaya çıkar. Buna göre
özellikle Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgemizden kaynaklanan akarsularımız
karlı dağ rejimli akarsular olurken Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerindekiler yağmurlu,
Doğu Anadolu bölgelerimizdekilerde karlı-yağmurlu rejime tabi akarsular olurlar.
Yurdumuzun çeşitli bölgelerine dağılmış olan akarsularımıza karşılık göllerimiz ise belli bölüm
ve yörelerimizde toplanmış olup toplam yüzölçümümüzün %12'sini kaplar.
Üç taraftan denizlerle çevrili olan ülkemizin kıyılarının uzunluğu 8300 km.'yi geçer. Bu değer
kara sınırlarımızın uzunluğundan iki kat daha fazladır. Çevremizde yer alan denizler ile
kıyılarımızın bugünkü görünümünü alması mesozoikte başlayıp kuaternere kadar devam
eden hareketler sonucu olmuştur. Kıyılarımızda Ege kıyıları hariç kıta sahanlığı çok dardır.
Diğer taraftan konuya işletmecilik ve ekonomi açısından baktığımızda gerek zengin bir yapı
gösteren hidrografyamızdan gerekse denizlerimizden tam anlamı ile faydalandığımız söylenemez.
1. Aşağıdaki göllerden hangisi Göller Yöresi'nde yer almaz?
A. Burdur
B. Beyşehir
C. Simav
D. Eğridir
E. Acıgöl
2. Aşağıda belirtilen kıyılarımız içinde hangisi boyuna yapılı kıyılara örnek teşkil
eder?
A. Marmara Denizi kıyıları
B. Güneybatı Anadolu kıyıları
C. Karadeniz kıyıları
D. Ege Denizi kıyıları
E. Doğu Anadolu kıyıları
3. Karstik kaynaklarımız en çok hangi coğrafi bölgemizde yer alır?
A. İç Anadolu Bölgesi
B. Ege Bölgesi
C. Akdeniz Bölgesi
D. Doğu Anadolu Bölgesi
E. Karadeniz Bölgesi
4. Aşağıdaki akarsularımızdan hangisinin kaynağı yurdumuzun dışındadır?
A. Aras
B. Gediz
C. Fırat
D. Asi
E. Kızılırmak
5. Yurdumuzdaki kıyılarımız içinde en uzun olanı hangisidir?
A. Karadeniz
B. Akdeniz
C. Marmara
D. Ege
E. Doğu Karadeniz
Akyol, İ. Türkiye'de Akarsu Sistemleri ve Rejimleri, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı
9-10, Ankara, 1947.
Atalay, İ. Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1994.
Çağlar, K.Ö. Türkiye Maden Suları ve Kaplıcalar, M.T.A. Enst. Yayınları, Ankara,
1948.
Darkat, B. Türkiye İktisadi Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul,
1965.
Erinç, S. Jeomorfoloji I. II, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1971.
Hoşgören, M.Y. Hidrografyanın Ana Çizgileri, İstanbul Üniversitesi Yayınları,
1992.
İnandık, H. Türkiye Gölleri, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1965.
Tarih: 2016-03-02 01:56:22 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türkiye'nin Hidrografik Özellikleri Nedir
1. Giriş
Yerüstü suları olarak adlandırdığımız akarsular, göller ve denizler yanında yeraltı
sularını da inceleyen bilim dalı Hidrografyadır. Yeraltı ve yerüstü suları bir ülkenin
sosyo-ekonomik yapısında önemli yer tutar. Akarsular bir enerji kaynağı olması yanında
içme ve sulama suyu olarak günümüzde çok büyük değer taşırlar. Denizler ve
göller sağladıkları ürünler ile ulaşım açısından önemlidirler. Bu bakımdan ülkemiz
üç taraftan denizlerle çevrili olması yanında akarsular açısından da büyük bir potansiyele
sahiptir. Türkiye akarsu ağı, hidrografya bakımından gelişmiş bir yapı
gösterir. Akarsularımızın büyük çoğunluğu sularını denizlere ulaştırırlar. Ülkemizde
Van Gölü ve İç Anadolu'daki Tuz Gölü ile Göller Yöresi kapalı havzalar olarak
dikkat çeker. Ülkemiz akarsuları çoğunlukla yüksek dağ ve platolardan doğar
ve bu nedenle plato nehri karakteri taşır. Buna göre litolojik yapının uygun olduğu
yerlerde büyük barajların yapılması mümkün olur. Akarsularımızın yataklarında
genelde en fazla su ilkbahar ve kış aylarındadır.
Ülkemizdeki göller ise belli yörelerde toplanmıştır, bunlar farklı şekillerde teşekkül
etmişlerdir. En büyüğü 3713 km2. alan ile Van Gölü'dür. Ayrıca son yıllarda inşa
edilen barajların meydana getirdikleri göllerde geniş sahalar kaplar. Bunlar içinde
817 km2. alan ile Atatürk Barajı baş sırayı alır.
Diğer taraftan Anadolu yarımadasını çevreleyen denizlerden Karadeniz ve Akdeniz
Tetis Jeosenklinalinin eseri olarak karşımıza çıkarken Marmara Denizi ise jeolojik
devirler içinde Miyosen Denizi'nin bir kalıntısı olup bugünkü şeklini Neojen sonunda
almıştır. Ege Denizi genelde kuaternerde meydana gelen yer hareketleri faylanmalar
sonucunda bugünkü görünümünü almıştır.
2. Akarsularımız
Türkiye doğal bir yatak içinde akan su kütleleri, diğer bir deyişle akarsular ve buna
bağlı olarak vadi şebekesi bakımından zengin sayılabilecek ülkedir. Ülkemizdeki
akarsular klimatik şartlara, zemin tabiatına ve reliyef özelliklerine bağlı olarak birbirinden
gerek debi gerekse rejim bakımından farklılıklar gösterecek şekilde karşımıza
çıkarlar. Ülkemizdeki akarsuları taşıyan vadiler şebekesinin bugünkü görünümü
alması Neojen sonrası Pleistosende görülen epirojenik hareketler sonucunda
olmuştur. Buna göre ülkemizdeki akarsular farklı havzalarda kompleks ve basit yapılı,
denize ulaşanlar (dış drenaja açık olanlar) iç drenaja bağlı olanlar olmak üzere
ayrılabilirler ve coğrafi bölgelerimizde farklı şekilde karşımıza çıkarlar. Bu bakımdan
Türkiye'de yer alan akarsuların havzalarını Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz,
Hazar Denizi, Basra Körfezi, Tuz Gölü, Van Gölü, Göller Yöresi olmak üzere
ayırabiliriz. Görüldüğü gibi bu havzalardan bir kısmı dışa akışlı eksoroik sahalar
olurken bir kısmı da "Tuz Gölü, Göller Yöresi, Van Gölü" gibi anderoik kapalı havza
karakterini taşır.
Ülkemizin kuzey ve güneyindeki Kuzey Anadolu dağları ile Torosların denize bakan
yamaçları üzerinde kısa boylu basit yapıda akarsular yer alırken, bu dağların
gerisinden doğup denize paralel sıraları kesip kıyıya ulaşanlar "Sakarya, Kızılırmak,
Yeşilırmak, Çoruh, Seyhan, Ceyhan, Aksu, Göksu" kompleks yapıda uzun
boylu akarsular olarak karşımıza çıkarlar. Ege Bölgesi'nde ise çöküntü sahalarına
grabenlere yerleşmiş bulunan akarsular "Havran, Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes,
Büyük Menderes" doğu batı doğrultusunda uzanış göstererek denize ulaşırlar.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bulananlar "Dicle, Fırat, Aras, Kura, Şemdinli" ise
bir süre yüksek dağlık kütleler arasında çok eğimli dar derin vadiler içinde aktıktan
sonra ülkemizi terk ederler.
Marmara Bölgesi'nde ise Güney Marmara bölümünde Mustafa Kemalpaşa, Susurluk,
Gönen Çayları ile Kocaçay başlıca akarsular olurken Trakya'da Meriç ve Kolu
olan Ergene dikkati çeker.
Dışa akışlı olan bu akarsularımız dışında bazı akarsular da kapalı havzalarda son
bulurlar. Bu bakımdan en geniş saha İç Anadolu kapalı havzasıdır ki burada başlıca
akarsular Çarşamba ve Melendiz Çayları'dır. Bunun dışında Göller Yöresi ile Van
Gölü ve çevresi de ülkemizin kapalı havzalarıdır.
Ülkemizdeki akarsuların pek çoğunun önemli bir özelliği hidroelektrik güç elde
edilmesine uygun bir yapıda olmalarıdır. Bunda reliyefin, yapı özelliklerinin büyük
rolü vardır. Bu bakımdan ülkemizdeki nehirler üzerinde yapılmış çok sayıda Hidroelektrik
Santral vardır.
Ülkemizdeki akarsular yağmur, kar, buz ve karstik kaynaklardan olmak üzere çeşitli
şekillerde beslenirler.
3. Göller
Ülkemiz yüzölçümünün %12'si su birikintileri diğer bir deyişle göller ile kaplıdır.
Türkiye'de dikkati çeken büyüklü küçüklü göller 9243 km2. alan kaplar. Farklı derinliklerde
olan göllerimizin oluşumları da çok çeşitli olaylara bağlıdır. Bu bakımdan
ülkemizdeki gölleri tektonik, volkanik (krater), buzul, setleşme, karstik göller
olmak üzere ayırabiliriz. Tektonik göller olarak İznik, Ulubat, Manyas, Simav, Acıgöl,
Eğridir, Ilgın, Beyşehir, Hazar, Tuzla, Yay, Seyfe, Eber, Akşehir, Burdur, Tuz
Gölü gibi göller sayılabilirken, volkanik krater gölleri olarak Nemrut, Acıgöl, Gölcük
(Isparta), Meke Tuzlası sayılabilir.
Buzul Gölleri ise yüksek dağlarımızda IV. zamanın ilk yarısında buzul oymaları sonucunda
ortaya çıkan çanaklarda meydana gelmişlerdir. Bu tip göllere memleketimizde
Cilo Dağlarında, Doğu Karadeniz Dağlarında, Kaçkar Dağı'nda, Doğu Anadolu'da,
Munzur Dağlarında, Orta Toroslarda, Aladağlar ve Bolkar Dağlarında
rastlanmaktadır.
Kalkerlerin yoğun olduğu ve yer yer de Jips alçı taşlarının bulundukları sahalarda
dikkati çeken karstik göllere ülkemizde Batı Toroslar Göller Yöresinde Menteşe Yöresinde
Sivas çevresinde rastlanır. En önemlileri Kestel, Elmalı, Avlan, Söğüt, Kovada,
Suğla Gölleri'dir.
Set Gölleri ise ülkemizde oldukça çok sayıdadır. Bunlar heyelan, birikinti konisi,
delta, akarsu, lav, volkan sedleri olarak farklı şekillerde meydana gelirler. Bu tip göllere
ülkemizde en güzel örnekler olarak Sera, Tortum, Yedi Göller, Eğmir, Mogan,
Marmara, Amik, Köyceğiz, Balık, Çıldır, Van, Terkos, Büyük ve Küçükçekmece Gölleri
gösterilebilir.
Ayrıca ülkemizde son yıllarda sayıları çok artmış bulunan ve geniş alanlar kaplayan
baraj gölleri de vardır. Sayıları günümüzde 130'u geçmiş bulunan bu tip göller içinde
büyüklükleri 2-5-10 km2. olanlar yanında 675 km2. alan kaplayan Keban Baraj
Gölü gibi çok büyük olanlar da vardır. Bu tip göller genelde büyük akarsularımız
üzerinde reliyef bakımından elverişli alanlarda inşa edilmiş birer set gölüdür. En
önemlileri Atatürk, Keban, Seyhan, Hirfanlı, Sarıyar, Almus, Demirköprü, Kemer,
Çubuk, Porsuk, Kesik Köprü, Kurt Boğazı'dır.
4. Yeraltı Suları
Ülkemiz litolojik yapı ve yer şekillerine bağlı olarak oluşan yeraltı suları bakımından
oldukça zengindir. Yüzeyden sızan suların aşağı seviyelerde geçirimsiz bir tabaka
önünde toplanması ile oluşan yeraltı sularının ülkemizdeki rezerv miktarı yıldan
yıla değişiklikler göstermekle beraber 9 milyar m3/yıl olarak hesaplanmaktadır.
Bunun dışında karstik alanlarımız da yeraltı suları bakımından zengin alanlardır.
Bazı hallerde yeraltı suyu iki geçirimsiz tabaka arasında toplanmış olabilir,
bu şekil suların yüzeye çıkartılmasında sondajlar kullanılır, su hidrostatik basınçla
yükselir hatta yer yer fışkırdığı da olur. Bunlara artezyen kuyuları artezyen kaynakları
adı verilir. Sulama ve içme suyu olarak kullanılan yeraltı sularımızın bir başka
şekilde olanları da sıcak su kaynakları ile maden suları ve şifalı sulardır. Özellikle
faylı yapı gösteren Ege, Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgelerimizde sıcaklıkları bazen
100°'yi bulan kaynaklar ile karşılaşılır. Bu kaynaklar çoğu kere kaplıcalar olarak
karşımıza çıkarlar. Bunun dışında bünyelerinde erimiş halde çeşitli mineral madde
taşıyan maden sularımız ile şifalı su "içmeler" kaynaklarımıza faylarla parçalanmış
alanlar yanında genç volkanik sahalarda çok yerde rastlanır.
5. Kıyı ve Denizlerimiz
Ülkemiz üç tarafı dört denizle (Karadeniz, Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi)
çevrili bir yarımada görünümündedir. Buna göre ülke kıyılarımızın uzunluğu 8337
km.'yi bulur. Kıyılarımız içinde en fazla uzunluğa Ege Denizi kıyıları sahiptir. Ülkemizi
çevreleyen denizler ve kıyılarımız gerek morfolojik gerek oşinografik yapı bakımından
birbirlerinden farklı özellikler gösterirler. Batıdaki Ege kıyıları ile kuzeydeki
Karadeniz ve güneydeki Akdeniz kıyıları morfolojik yapı ve oşinografik yönden
birbirlerine benzemezler.
5.1. Karadeniz ve Kıyıları
Batıda Bulgaristan sınırından başlayıp doğuda Gürcistan sınırına kadar uzanan ve
1685 km. uzunluğu bulan Karadeniz kıyıları IV. zaman başlarında meydana gelen
çökmeler sonucu şekillenmiştir. Buradaki kıyılar boyuna yapılı olduklarında çok
fazla girintili çıkıntılı değildir. Ayrıca kıyının önündeki şelf alanı da çok dardır. Karadeniz
kıyılarımız genelde falezli, yüksek kıyılardır. Kıyının gerisinde uzanan
dağlar sahilleri yakından takip eder. Kıyıda derelerin ağızlarında küçük delta ve
kumsallar meydana gelirken büyük ırmakların ağızlarında geniş deltalar "Bafra,
Çarşamba" yer alır.
Kuzey Anadolu Dağları'nın önünde yer alan geniş bir çöküntü alanı içindeki su birikintisi
İç Deniz, Karadeniz olarak adlandırılır. Tuzu az "%18" bir deniz olarak dikkati
çeken Karadeniz'de derinlere doğru gidildikçe tuzluluk artar (%23). Ayrıca Karadeniz'de
200 m. derinlikten sonraki alanlarda (HS) hidrojen sülfürlü çamur yığınları
dikkati çeker ki bunlar suyun kirlenmesine ve canlı hayatının hemen hemen bu derinlikten
sonra yok olmasına neden olur.
5.2. Marmara Denizi ve Boğazlar
Karadeniz ile Ege Denizi arasında Çanakkale ve İstanbul Boğazı ile bu denizlerden
ayrılan küçük bir iç deniz olan Marmara Denizi 11.350 km2. alan kaplar. Üçüncü
zaman sonu ile dördüncü zaman başlarında yer kabuğunda meydana gelen çökmeler
sonucu teşekkül eden Marmara Denizi'nin orta kesiminde 1000-1200 m. derinlikleri
bulan çukurlar yer alır. Bu bakımdan deniz ve yakın çevresi zamanımızda da yer
sarsıntılarının şiddetli olduğu bir alandır. Marmara Denizi güney ve kuzey kesimlerinde
oldukça geniş şelf sahasına sahiptir ki bu kesimlerde çok sayıda adalar yer alır.
Marmara Denizi'nin kıyıları genelde alçak kıyılar olarak dikkati çeker. Ancak kıyılarda
geniş kıyı ovalarına rastlanmaz. Sadece güney kıyıları üzerinde Edincik-Biga
arasında genişçe bir kıyı ovası ile karşılaşılır. Marmara Denizi'nde yüzeyde sular az
tuzlu (%22) olurken derinlere inildikçe bu değer (%37) artar. Marmara Denizi'nde
yüzeyde Karadeniz'den Ege Denizi'ne doğru bir akıntı görülürken dipte ise akıntı
ters yönde Ege'den Karadeniz'e doğrudur.
Kuzeyde yer alan ve bir eski akarsu vadisi olan İstanbul Boğazı sonradan deniz basması
ile bugünkü görünümünü almıştır. Boğaz, 30 km.'yi aşan uzunluğu ile çok
önemli bir su yoludur. 660 m. ile 3 km. arasında değişen genişliğe sahip olan boğazın
derinliği ise 40 m. ile 90 m. arasındadır. Kıyılar çoğu yerde fazla eğimli bir şekildedir.
Boğazda yüzeyde Karadeniz Marmara Denizi yönünde yer yer ve zaman zaman 6-7
millik akıntıya karşılık dip akıntısı ise ters yöndedir.
Güneyde yer alan ve Marmara Denizi'ni Ege Denizi'ne bağlayan Çanakkale Boğazı
ise İstanbul Boğazı'ndan iki kat fazla uzunluğa sahiptir (61 km.). Genişliği 7 km. ile
1200 m. arasında değişen boğazın derinliği yer yer 100-105 m.'yi bulur.
5.3. Ege Denizi ve Kıyıları
Balkan Yarımadası ile Anadolu Yarımadası arasında yer alan Ege Denizi III. zaman
sonu ile IV. zaman başında şiddetli yer hareketleri sonucu meydana gelen çökmeler
ile çukurlukların sular altında kalması neticesinde ortaya çıkmıştır. Çok sayıda ada
ve takımadalar yanında sayısız koy ve körfezleri ile dünyanın en girintili çıkıntılı denizlerinden
biri olan Ege Denizi tuzluluk oranı yüksek (%39) bir denizdir. Anadolu
Yarımadası'nın batı; güneybatı kesiminde reliyef kıyıya dik olarak uzanır ve horst
ile grabenlerden oluşan bir yapı dikkati çeker. Buna bağlı olarak kıyı yapısı da değişiktir,
genelde enine kıyı yapısı görünmekle beraber Karaburun-Urla-İzmir Körfezi
çevresinde satranç, güneybatıda ria ve dalmaçya tipi kıyılar ile de karşılaşılır. Ege
Denizi kıyıları 2600 km.'yi geçen uzunluğu ile ülkemizin en uzun kıyılarını teşkil
eder.
5.4. Akdeniz ve Kıyıları
Anadolu Yarımadası'nın güneyi Doğu Akdeniz havzası içinde güney kıyılarımızda
Toros Dağları'nın yer yer kıyıya paralel yer yer de batı kesiminde olduğu gibi dik
geldiği görülür. Toroslar Karadeniz Dağları'nda olduğu gibi batı ve orta kesim hariç
kıyıyı yakından takip etmezler ve boyuna yapılı kıyıların genelde meydana gelmesine
neden olurlar. Kıyı boyunca iki büyük körfez "Antalya, İskenderun" dikkati çeker.
İki körfez arasında kıyıya yaklaşan dağlar kalanklı kıyıları oluşturur. Antalya
Körfezi gerisinde yer alan traverten dolgusu kıyının yüksek falezli bir görünüm almasını
sağlar, buna bağlı olarak da ova üzerinde yer alan Düden Suları'nın çağlayanlar
halinde denize ulaştıkları görülür. Akdeniz dünya denizleri içinde oldukça
yüksek (%39) tuzluluk oranına sahip bir deniz olarak bilinir.
Özet
Zengin ve gelişmiş bir hidrografik yapıya sahip olan ülkemizde iklim, reliyef ve yapı özelliklerine
bağlı olarak yerüstü ve yeraltı sularımız farklı coğrafi bölgelerimizde farklı şekilde karşımıza
çıkar. Ülkemizde çeşitli kaynaklardan beslenen ve dikkati çeken akarsuların başlıcaları;
Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya, Seyhan, Ceyhan, Aksu, Göksu, Manavgat, Gediz, Büyük
ve Küçük Menderes, Ergene olmak üzere sayılabilir. Bu akarsular dışında ülkemiz topraklarından
doğan başka ülkelerde denize dökülen önemli akarsularımız ise Dicle, Fırat, Aras, Kura
ve Çoruh'tur.
Ülkemizde yer alan akarsuların beslenme şartlarına bağlı olarak yataklarında taşıdıkları su
ile debileri yıl boyunca değişiklikler gösterir. Böylece farklı rejimler ortaya çıkar. Buna göre
özellikle Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgemizden kaynaklanan akarsularımız
karlı dağ rejimli akarsular olurken Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerindekiler yağmurlu,
Doğu Anadolu bölgelerimizdekilerde karlı-yağmurlu rejime tabi akarsular olurlar.
Yurdumuzun çeşitli bölgelerine dağılmış olan akarsularımıza karşılık göllerimiz ise belli bölüm
ve yörelerimizde toplanmış olup toplam yüzölçümümüzün %12'sini kaplar.
Üç taraftan denizlerle çevrili olan ülkemizin kıyılarının uzunluğu 8300 km.'yi geçer. Bu değer
kara sınırlarımızın uzunluğundan iki kat daha fazladır. Çevremizde yer alan denizler ile
kıyılarımızın bugünkü görünümünü alması mesozoikte başlayıp kuaternere kadar devam
eden hareketler sonucu olmuştur. Kıyılarımızda Ege kıyıları hariç kıta sahanlığı çok dardır.
Diğer taraftan konuya işletmecilik ve ekonomi açısından baktığımızda gerek zengin bir yapı
gösteren hidrografyamızdan gerekse denizlerimizden tam anlamı ile faydalandığımız söylenemez.
Değerlendirme Soruları
1. Aşağıdaki göllerden hangisi Göller Yöresi'nde yer almaz?
A. Burdur
B. Beyşehir
C. Simav
D. Eğridir
E. Acıgöl
2. Aşağıda belirtilen kıyılarımız içinde hangisi boyuna yapılı kıyılara örnek teşkil
eder?
A. Marmara Denizi kıyıları
B. Güneybatı Anadolu kıyıları
C. Karadeniz kıyıları
D. Ege Denizi kıyıları
E. Doğu Anadolu kıyıları
3. Karstik kaynaklarımız en çok hangi coğrafi bölgemizde yer alır?
A. İç Anadolu Bölgesi
B. Ege Bölgesi
C. Akdeniz Bölgesi
D. Doğu Anadolu Bölgesi
E. Karadeniz Bölgesi
4. Aşağıdaki akarsularımızdan hangisinin kaynağı yurdumuzun dışındadır?
A. Aras
B. Gediz
C. Fırat
D. Asi
E. Kızılırmak
5. Yurdumuzdaki kıyılarımız içinde en uzun olanı hangisidir?
A. Karadeniz
B. Akdeniz
C. Marmara
D. Ege
E. Doğu Karadeniz
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
Akyol, İ. Türkiye'de Akarsu Sistemleri ve Rejimleri, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı
9-10, Ankara, 1947.
Atalay, İ. Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1994.
Çağlar, K.Ö. Türkiye Maden Suları ve Kaplıcalar, M.T.A. Enst. Yayınları, Ankara,
1948.
Darkat, B. Türkiye İktisadi Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul,
1965.
Erinç, S. Jeomorfoloji I. II, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1971.
Hoşgören, M.Y. Hidrografyanın Ana Çizgileri, İstanbul Üniversitesi Yayınları,
1992.
İnandık, H. Türkiye Gölleri, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1965.
Tarih: 2016-03-02 01:56:22 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx